7 Eylül 2011 Çarşamba

UÇAK YOLCULUĞUNDA BAGAJ HASARI VEYA KAYBI HALİNDE TAŞIYICININ SORUMLULUĞU

UÇAK YOLCULUĞUNDA
BAGAJ HASARI VEYA KAYBI HALİNDE TAŞIYICININ SORUMLULUĞU


                                                                                              Av.Yaşar Öztürk

                                                                                       ozturkylaw@ttmail.com

                                  

                                   Bilindiği gibi, iç hat uçuşları ile yapılan hava taşımacılığı esas olarak 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu (TSHK) ve bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde Türk Ticaret Kanununun(TTK) hükümlerine tabidir. Sivil Havacılık Kanununun 121. ve Ticaret Kanununun 781. maddeleri hükümlerine göre, taşıyıcı havayolu, yolcunun kaybolan bagajından veya bagajda meydana gelen kayıp ve hasardan sorumludur.

                                   TSHK 121.madde hükmüne göre “Tescil ettirilmiş bagaj veya yükün kaybı veya zarara uğraması halinde, zarara sebebiyet veren olay, havayolu ile taşıma sırasında meydana gelmiş ise zarardan taşıyıcı sorumludur.”. Bu madde metninde yer alan tescil  kelimesi, bagajın check-in işlemi sırasında havayolu yetkilisine beyan edilip bagaj kuponu ile kayıt alına alınması işlemi için kullanılan kelimedir. Bagajın tescil edilmiş olduğu, ileride kayıp halinde bu kupon ile kanıtlanacaktır. Bu nedenle bagaj kuponunun yolculuk sona erip, bagajlar teslim alındıktan sonra dahi bagaj ve içerisindeki eşyalarda herhangi bir hasar veya eksiklik olmadığından emin olana kadar saklanması gerekir.

                                   TSHK 121. maddeden başka , TTK 781/1. madde hükmüne göre de eşyanın kendisine teslim edildiği tarihten gönderilene teslim olunduğu tarihe kadar geçen müddet içinde uğradığı ziya ve hasardan taşıyıcı sorumludur.

                                   Uluslararası havayolu taşımaları, halen dünyanın bir çok ülkesinin taraf olduğu 1999  tarihli Montreal Konvansiyonu hükümlerine veya Montreal Konvansiyonuna taraf olmayan bir ülkeye veya ülkeden hava taşıması yapılması sözkonusu ise Varşova Konvansiyonu hükümlerine tabidir. Türkiye Cumhuriyeti için 26 Mart 2011 gününden itibaren 1999 Montreal Konvansiyonunu yürürlüğe girmiş olduğundan, bugün itibariyle dünyada 103 ülke tarafından kabul edilen Montreal Konvansiyonu hükümleri bu ülkeler arasında yapılan havayolu taşımalarına uygulanacağından, Montreal Konvansiyonu açısından uluslararası havayolu taşımasında bagaj hasarı veya kaybı değerlendirilmelidir.

                                   1999 Montreal Konvansiyonu (1999 MK) 17. maddesinde yolcuların ölümü ve yaralanması ile bagajın hasara uğraması halleri düzenlenmiştir.  17.maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre;

                                   Taşıyıcı, kontrol edilmiş bagajın tahrip olması ya da bagaja zarar gelmesi durumunda uğranmış hasara karşı sadece, bagajın tahrip olmasına ya da kaybolmasına ya da bagaja hasar gelmesine nede olayın hava aracı içinde ya da kontrol edilmiş  bagajın taşıyıcının sorumluluğu altında bulunduğu bir esnada meydana gelmiş olması halinde sorumludur.Fakat, eğer hasar bagajın kendi içinde bulunan kusurlardan, bagajın kalite ve kötülüğünden kaynaklanıyorsa, taşıyıcı bu kapsama kadar sorumlu değildir. Kişisel eşyalar dahil olmak üzere, kontrol edilmemiş bagajların olduğu durumlarda, eğer hasar taşıyıcının, ya da bir çalışanının ya da acentesinin bir kusuruna bağlı olarak meydana gelmişse taşıyıcı sorumludur.”  ve,

                                   17.maddenin üçüncü fıkrasında da;

                                   “ Eğer taşıyıcı kontrol edilmiş bagajın kaybolduğunu kabul ederse, ya da kontrol edilmiş bagaj ulaşmış olması gereken tarihten sonraki yirmibir (21) günün bitiminde ulaşmamışsa yolcu taşıma anlaşmasından doğan haklarını taşıyıcıya karşı uygulama hakkına sahiptir.”  denilmektedir.  1999 MK 17/3 ile, bagajın varma yerinde uçaktan hiç çıkmaması veya yolcuya teslim edilememesi halinde, bagajın kaybolmuş sayılacağı ve bagaj kaybı için, yolcunun taşıyıcıya karşı haklarını kullanabileceği durumlar düzenlenmiştir. Bagajın kaybolduğunu taşıyıcı kabul ederse hemen, kabul etmezse 21 gün bekledikten sonra bagaj yine teslim edilemiyorsa, kayıp sayılacak ve buna ilişkin Konvansiyon hükümlerine göre yolcu veya bagaj sahibi taşıyıcıya karşı taşıma anlaşmasından doğan haklarını kullanacaktır.


                                   Hem ulusal hem de uluslararası mevzuatta, havayolu taşıyıcısının, taşınmak üzere teslim aldığı kayıtlı bagajın, havayolu ile taşıma sırasında uğrayacağı zarardan sorumlu olacağı böylece saptanmaktadır.

                                   1999 Montreal Konvansiyonunda da, Varşova Konvansiyonunda olduğu gibi taşıyıcının, bagaj hasarı veya kaybı halindeki sorumluluğu sınırlandırılmıştır. 1999 MK. 22inci maddesinin ikinci fıkrasında;

                                   Bagaj taşımacılığında, kontrol edilmiş bagajın taşıyıcının sorumluluğuna verildiği anda yolcu bagajın ulaşacağı yerde teslimi ile ilgili özel bir fayda beyanında bulunmadığı ve durumun gerektirmesi halinde ilave bir ödeme yapmadığı müddetçe taşıyıcının bagajın tahrip olması, kaybolması ya da bagaja hasar gelmesi halinde her yolcu için sorumluluğu 1000 Özel Çekme Hakkı (ÖÇH) ile sınırlıdır[1] Diğer durumda, ödenecek toplamın, yolcunun varıştaki teslimatta sağlayacağı gerçek faydadan fazla olduğunu ispatlamadığı müddetçe taşıyıcı beyan edilen toplamı aşmayan bir miktar ödemekle sorumlu olacaktır.”

                                   1999 MK 22. maddesinin 5. fıkrasındaki düzenlemeyle de, taşıyıcının sorumluluğunun sınırının kalkacağı, diğer bir deyişle 22/2 fıkra hükmünün uygulanmayacağı durumlar belirtilmektedir. 22/5. fıkra hükmüne göre; taşıyıcının bir çalışanının veya acentesinin bir fiili veya ihmalinin gerçekleşmesi durumunda çalışan ya da temsilcinin istihdamları kapsamında hareket ettiklerinin de ispatlanması kaydıyla, eğer hasarın taşıyıcının bir çalışanının ya da temsilcisinin hasar vermek niyetiyle (kasdıyla) ya da hasarın muhtemelen oluşacağı bilinerek dikkatsizce yaptığı bir fiili veya ihmali neticesinde oluştuğu ispatlanırsa, bu maddenin 1. ve 2. fıkralarındaki koşullar geçerli olmayacaktır.  Uzun lafın kısası, taşıyıcının adamlarının veya temsilcisinin kasıt veya hasarın muhtemelen oluşacağı bilinerek dikkatsizce yapılan bir fiili (willful misconduct) veya ihmali sonucu hasar veya kayıp oluşmuşsa, taşıyıcı sınırlı sorumluluktan faydalanamayacak ve hasarın tamamını tazmin etmekle mükellef olacaktır.
   

                                                                       Uçuş sonrası bagajını almak istediğinde, bagajı hiç teslim edilmeyen veya hasarlı teslim edilen yolcunun, durumu derhal havaalanındaki havayolu taşıyıcısına ihbar ederek bildirmesi gerekir. Özellikle hasarlı bagajın veya yükün, bunları teslim almaya yetkili kişi tarafından itiraz edilmeden kabulü, bagajın veya yükün taşıma belgesine (bilete, hava yük senedine) uygun olarak ve iyi durumda teslim edildiklerine karine teşkil eder. (TSHK 128/1, 1999 MK. 31/1, VK 26/1). Bu özellikle bagajdaki hasarın dışarıdan ilk bakışta görülebilecek durumda olması hali için söz konusudur. Harici muayene ile anlaşılamayan, ancak daha sonra yapılacak bir muayene ile anlaşılabilecek olan hasar veya kayıplarda ise, teslim almaya yetkili kişi tarafından hasarın veya kayıbın öğrenilmesinde derhal ve teslimlerinden itibaren yolcu bagajı için en geç yedi gün içinde ve yük için en geç ondört gün içinde taşıyana (havayoluna) ihbarda bulunulması gerekir. (TSHKmd. 128/2, 1999 MK 31/2)

                                   Bu ihbar süreleri uluslararası uçuşlarda Montreal Konvansiyonunun 31/2.maddesine göre; hasar halinde, teslim almaya yetkili kişinin, hasarın farkedilmesinden sonra derhal taşıyıcıya şikayette bulunması ve bu şikayetin, bagaj için alınışından itibaren en geç yedi gün  ve yük için en geç ondört gün’ dür.   

                                  
                                   Bagajda hasar ve kayıp olduğu veya gecikme halinde ne yapılacak?

                                   Öncelikle bagajda hasar, kayıp veya gecikme söz konusu ise ve harici muayene ile ilk bakışta bu hasar veya eksiklik anlaşılıyorsa veya bagaj hiç gelmemiş ve alınamamışsa, öncelikle havaalanında havayolu taşıyıcısının “kayıp eşya” bürosuna veya  kontuarına  kupon ve biletle başvurarak, hasar veya eksiklik veya kayıp taşıyıcısının yetkilisine bildirilmelidir. Bu sözlü bildirim üzerine, havayolunun kayıp eşya bildirimlerini kabul ettiği formun doldurulmasını ve bir nüshasının imzalanıp kendisine verilmesini talep etmeli ve verilmemesi halinde ısrarcı olunmalıdır. Bu form birlikte veya duruma göre sadece havayolu yetkilisi tarafından imzalandıktan sonra alınmalıdır. Bu tür bir yazılı belge düzenlenemiyorsa, TSHK 128/3 ve Varşova Konvansiyonu 26/3. madde hükmüne göre, taşıma belgesi ( yük senedi veya bilet) üzerine de yazılarak ihbarda bulunma gereği yerine getirilmiş olur.

                                   Genellikle taşıyıcı havayolunun yetkilisi, hasar veya kayıp veya gecikme ihbarını aldıktan sonra, bu formu verirken durumu şirketlerinin yetkilileri tarafından araştırılacağı ve inceleneceği ve yolcu ile temas kurulacağı bildirilmektedir. Bagajın tamamen kaybı söz konusu olduğunda, bagajın uçağa hiç yüklenmemiş olması veya yanlışlıkla başka bir uçağa yüklenerek başka bir alana gönderilmiş olmasının araştırılıp, kayıp bagajın bulunması halinde bagaj daha sonra yolcuya teslim edilmektedir. Veya bagaj kayıp ise ve bulunamıyorsa, havayolu taşıyıcısı yolcuya başka bir form göndermekte ve kaybolan bagajdaki eşyaların bir listesini ve değerlerini istemektedir. Bu takdirde bagajda kaybolan eşyaların listesi ve değerleri bildirildikten sonra makul bir süre içerisinde, yolcuya tazminat ödemesi genellikle AB ülkelerinde yapılmaktadır.Ülkemizde sık sık duyduğumuz ise genellikle tazminat ödemesinin reddedildiği veya başka savunmalarla  tazminden kaçınıldığıdır.
 

                                   Bagajın kaybolmaması, ancak hasarlı olması halinde ise havaalanında havayolunun yetkilisi ile  hasarın veya bagajdan kaybolanların neler olduğunun bir tutanakla (Property Irregularity Report) tespiti gerekir. Havayolu yetkilisi böyle bir tutanağın tanzimini kabul etmez ve reddederse, bagajdaki hasarın (yırtılma, parçalanma vs gibi) ve varsa kayıp eşya beyanının aynı yerde bulunan diğer yolcular, polis memuru, gümrük memurları veya havaalanı çalışanlarının katılımıyla bir tutanakla tespiti ve havayolu yetkilisinin imzadan çekindiğinin (imtina ettiğinin) de tutanağa yazılması ve hazır bulunanlarca imzalanması ve hasarlı bagajın ve eşyaların fotoğraflarının çekilmesi, ileride açılacak olan muhtemel bir tazminat davasının delilleri olacaktır.

                                   Bagaj teslim alınıp gidildikten daha sonra , bagaj açıldığında hasar veya kayıp öğrenilirse bu takdirde en seri vasıtayla , yukarıda belirtilen süreler içinde taşıyıcıya hasar,kayıp veya gecikme ihbarları yazılı olarak yapılmalıdır. Bu ihbarın iadeli taahhütlü posta, APS, faks ( gönderi teyit raporu alınmak şartıyla), postaneden gönderilebilecek elektronik mektupla veya bizzat giderek veya noter vasıtasıyla yapılması gerekir.

                                    Bazen taşıyıcının havaalanındaki ofisine, iniş saatinde kapalı olması nedeniyle,  hemen yapılması gereken ihbarların yapılması mümkün olmamaktadır. Bu durumda havayolu taşıyıcısının, alandaki ofisinin kapalı olduğunun alan yetkilileri veya güvenlik görevlileri ile birlikte bir tutanakla tespit edilmesi ve akabinde faks veya PTT vasıtasıyla yukarıda belirtilen iletişim vasıtaları kullanılarak gerekli ihbarın yapılması tavsiye olunur.

                                   Yolcunun taşıyıcıya yaptığı ihbardan sonra, havayolu tarafından yolcu tazminat talebinin değerlendirilmesi için, belgelerini ve tutanakları ibraz edilmeye çağrıldığında, havayoluna verilecek olan belge, bagaj kuponu , bilet, hasar tutanağı ve diğer belgelerin tam bir fotokopisinin alınması ve bir yazı ekinde sunulması ve yazının ikinci nüshasına yazı ve eki belgelerin aslının alındığının yazılarak ve havayolu yetkilisi tarafından imzalanması karşılığında verilmesi  tedbirli bir davranış olur. Zira ileride taşıyıcı, ödemede bulunmayı reddederse veya ödememekte direnirse yargı yoluna başvurulduğunda, zararınızı ve iddianızı mahkemeye kanıtlamak için ihtiyacınız olacak olan bu belgelere ulaşamayabilirsiniz.

                                   Yukarıda belirtilen sürelere uyulmaması halinde, taşıyıcının hileli davranması hali hariç olmak üzere, taşıyıcı aleyhine dava açılamayacaktır. (TSHK 128/son, 1999 MK. 31/4) Taşıyıcının hileli davranışlarıyla sürenin geçirildiğini iddia edecek olan yolcunun, bunu kanıtlaması gerekecektir. 


[1] Özel Çekme Hakkı’nın Türk Lirası veya yabancı para karşılığı her gün Merkez Bankası tarafından yayınlanmaktadır. 24.08.2011 günü yayınlanan TCMB Döviz Kurları listesine göre 1 ÖÇH= 1.61482 USD ve
1 ÖÇH = 2.8802 TL dır.

5 Eylül 2011 Pazartesi

SİVİL HAVA ARACI İTHALATINDA VE HAVA ARACI SİCİLİNE KAYIT VE TESCİLDE AKLA GELMEYECEK SHGM UYGULAMALARI

SİVİL HAVA ARACI  İTHALATINDA VE HAVA ARACI SİCİLİNE KAYIT VE TESCİLDE AKLA GELMEYECEK SHGM UYGULAMALARI

SHGM’nin yasada olmayan usuller ihdası ve açık yasa hükmünü uygulamaması

Yabancı sermayeli şirketlere yasalarımızda olmayan SHGM engelleri


                                                                        Av.Yaşar Öztürk
                                                                               ozturkylaw@ttmail.com


                        Bilindiği üzere her ülkede sivil hava araçlarının kaydedildiği bir sivil hava aracı  sicili bulunmaktadır. Bu sicil her devletin kendi ulusal kanun ve nizamları uyarınca oluşturulur ve tutulur. Sivil hava aracı siciline tescili mecburi olan, diğer bir deyişle tescile tabi hava araçlarının sicile tescili mecburidir.

                        Türk sivil hava araçlarının kayıt ve tescil edileceği sivil hava aracı tescili 2920 sayılı yasayla düzenlenmiştir. Bu yasanın 50.maddesi uyarınca, ülkemizde hava aracı sili Ulaştırma Bakanlığı tarafından tutulur ve bu sicile de “Uçak sicili” adı verilir. Sivil hava aracı sicilinin kanun tarafından, sadece hava aracı çeşitlerinden bir tanesi olan uçağın adı ile adlandırılmasının, bu sicile sadece uçakların kaydedileceği anlamına gelmeyeceği açıktır. Tescile tabi tüm sivil hava araçları, bu sicile yani “Uçak Siciline” kaydedilir.

                        Kanunda uçak siciline kayıt için aranan şartlar, sicilin içereceği bilgiler, işlevleri düzenlenmiştir. Uçak siciline bir hava aracının tescili için, 56.maddeye göre;

1.      Malikin bu Kanunda gösterilen kayıt ve şartlara uyması,
2.      Bir dilekçe ile Ulaştırma Bakanlığına başvurması,
gereklidir.

                        Hava aracı malikinde bulunması gereken şartlar nelerdir? Yasanın 49.maddesinde, bir sivil hava aracının Türk sivil hava aracı sayılması için aranan nitelikler mülkiyet esasına göre sayılmıştır. Bu maddeye göre;
                       
a.       Kamu kurumu niteliğindeki mesleki kuruluşlar, dernekler, siyasi partiler, sendikalar veya vakıfların mülkiyetinde bulunan hava araçları, idari organını oluşturan kişilerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olması,
b.      Türk Ticaret Siciline kaydedilmiş ticari şirketler, kooperatifler ve bunların birliklerinin mülkiyetinde bulunan hava araçları, şirketi idare ve temsil etmeye yetkili olanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olması ve şirket ana sözleşmesine göre oy çoğunluğunun Türk ortaklarda bulunması,
halinde sivil hava aracı, bir Türk sivil hava aracı sayılacaktır.

                        Hava aracının malikinde yukarıdaki şartlar bulunmuyorsa, örneğin bir ticari şirket Türk Ticaret Siciline kayıtlı dahi olsa şirketi idare ve temsil etmeye yetkili olanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olmaması halinde, şirket Türk şirket dahi olsa sahip olduğu hava aracı, Türk sivil hava aracı sayılmayacaktır. Dolayısıyla Türk Uçak Siciline kayıt ve tescil edilmeyecektir.

                        Bu şartlara istisna ise, aynı kanunun 55.maddesinde getirilmiştir. 22920 sayılı yasanın 55 nci maddesinin hükmü aynen şöyledir:

                             “ İlgili mevzuata uygun olarak yurda sokulmuş olan bir sivil hava aracı; Türk Devletine veya kamu tüzelkişilerine veya Türk vatandaşlarına veya 49 uncu maddede yazılı niteliklere sahip tüzelkişilere en az altı ay süre ile yalnız bunlar adına işletilmek üzere bırakılırsa, sicile geçici olarak tescil olunabilir.”

                        Yasa koyucu 49.maddedeki şartlara uymayan, yani idare ve temsil yetkisinin çoğunluğu Türk vatandaşlarında olmayan şirket ve diğer tüzel kişilerin veya yabancıların malik olduğu hava araçlarının, bu şartları haiz şirketlere veya Türk vatandaşlarına, bu şartları haiz olan şirket veya Türk vatandaşları adına işletilmek üzere en az 6 ay süre ile kiralanması halinde, bu hava araçlarının sicile geçici olarak tesciline, 55. madde ile olanak tanımıştır.

                        49.maddedeki şartlara göre tescili “olağan tescil yöntemi”  ve 55.maddenin düzenlediği tescili de “olağan dışı tescil yöntemi”  olarak isimlendirebiliriz.

                        Yasa koyucu 55.madde ile getirdiği geçici tescil yöntemini, özellikle Türk vatandaşlarının malik olmadığı veya yönetim ve temsil yetkisinin Türk vatandaşlarında olmayan Türk tüzel kişilerinin malik olduğu hava araçlarının, Türkiyede veya Türk vatandaşları tarafından işletilmesine olanak sağlamak için, ana karakteri uluslararası (international) olmak olan ve günümüzde uluslararası olmanın ötesine, küreselliğe (globality)’ye geçmekte olan havacılığın bir gereği (requirement) olarak yıllarca önce vaz etmiştir.

                        Ancak günümüzde havacılığımızı yaşatan ve düzenleyen sivil havacılık otoritemiz, her nedense 55.maddenin uygulanmasında, yasada olmayan koşullar arayarak bu yöntemi akamete uğratmaktadır.  SHGM’nün ilgili daire başkanı, “ Yirmi yıllık uygulamamızı neden şimdi değiştirelim”  demektedir.

                        Yeni bir hava aracı satın alarak Türkiye’ye ithal etmek isteyen, Türk Ticaret Siciline kayıtlı olan, ancak idare ve temsil yetkisi Türk vatandaşında bulunmayan veya sermayesinin tamamı yabancı olan bir şirket bu hava aracının ithalatını gerçekleştirmek için gümrük işlemlerini yaparken, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden teknik uygunluk belgesi almak için başvuruda bulunur. SHGM’nin teknik uzmanları araçları ve dökümanlarını inceler, teknik uygunluğunu vermek ister. Yazısını hazırlar, yazının SHGM’nün diğer birimlerinden de paraflanması için ilgili birimlere bu yazı gider. Tescil Şube müdürü, bu şirketin idare ve temsil yetkisi Türk vatandaşlarında değil, Türk Hava Siciline kaydı da mümkün olamaz gerekçesiyle, yazıyı paraflamaz. Bu müdüre 55.maddeye göre geçici tescilin mümkün olduğu anlatılır, ancak sayın müdür 55.maddenin ne lafzında ne de ruhunda bulunmayan şartlar ileri sürer. Örneğin; bu hava araçları ancak Türkiye dışında bulunan bir şirket tarafından Türk vatandaşına kiralanırsa, o zaman 55. madde uygulanabilir der. Der ki sayın müdür, “Türkiyedeki bir şirket bu kiralamayı yapamaz”,  yine der ki “Gümrük’deki ithal işlemi de kat’i ithal olmayacak, geçici ithal olacak”, vs, vs. vs.

                        2920 sayılı kanunun 55.maddesi hükmü hiçbir yorum gerektirmeyecek kadar açık. Maddede veya yasanın başka bir yerinde, “İlgili mevzuata uygun olarak yurda sokulmuş olan bir sivil hava aracının, TÜRKİYE DIŞINDA BİR ŞİRKET VEYA KİŞİ TARAFINDAN KİRALANMASI GEREKTİĞİ”  şeklinde bir şart bulunmamaktadır. Gümrükdeki ithal işleminin kat’i mi, geçici mi olacağına ise hiç değinilmemektedir.

                        Sivil hava aracının satın alınıp ülkeye ithal edilmesi, bir mal edinme tasarrufudur. Tescil ise, mal edinmeden sonra o malı kullanabilmek, işletebilmek için gerekli bir idari işlemdir. Malın satın alınması sırasında, yasal başka engeller yoksa ( silahlandırılmış bir hava aracı olması, suç işlemek için başka özel donanımlarla teçhiz edilmiş olması , imalatında kullanılmış olan maddelerin insan sağlığına zararlı olması , vb  gibi) mülk edinmeyi engellemek hem Anayasamıza hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 numaralı Ek Protokolünün 1/1 .maddesine aykırıdır. Hava aracını Türkiye’ye ithal edecek olan kuruluş, belki de bu aracı Türkiye’de hiç tescil ettirmeyecek ve üçüncü bir ülkeye ihraç (re-export) edecektir.  Burada SHGM maalesef, global ticarette kendisine yer edinmeye çalışan Türkiye’ye çelme takmaktadır. 

                        Bunların ötesinde, teknik uygunluk belgesinin tescil elemanlarınca da uygun olduğuna ilişkin görüş ve uygulama ülkemizde başka hangi devlet dairesinde vardır. Teşbihte hata olmaz derler, bu uygulama insana ister istemez, doğum yapacak anne adayına doğum yaptırmadan önce nüfus memurundan da onay alınıp alınmadığını, kalp ameliyatı öncesi konsültasyona hastanın ölmesi halinde Türkiye’ye defnedilip defnedilemeyeceğiyle ilgili olarak İçişleri Bakanlığı temsilcisinin de katılıp katılmadığını düşündürüyor?  
                       
                        Küreselleşmeyi, havacılığı, küresel ticareti bugüne kadar gelmiş geçmiş yöneticilerin arasında,  en iyi anladıkları ve uygulamakta oldukları iddiasında olan halen işbaşındaki yöneticilerimiz, maalesef bu konuyu anlaşılmaz bir nedenle göz ardı ediyorlar. Yabancı sermayeyi Türkiye’ye getirmek için çok büyük uğraşlar vereceksiniz, harcamalar yapacaksınız ve yabancı sermayenin Türk işletmeciler vasıtasıyla kullanmak amacıyla Türkiye’ye ithal edeceği hava aracını bırakın Türkiye’de uçurmasını, daha gümrükte beklerken, mevcut yasa hükmünü uygulayamayan veya uygulamayan sisteme takılıp kalmasını seyreyleyeceksiniz.